Karadenizin muhteşem lezzetlerinden 'Kuymak' ve 'Laz Böreği' |
Yürekten sevgi ve selam olsun herkese...
Öncelikle özür dileyerek, geçmiş Ramazan bayramınızı kutlamak istiyorum.
Özür dilememin nedeni, elbette ki gecikmiş bir kutlama olması.
Ama geçerli mazeretlerim var elbette ki...
Ramazan bayramını ilk kez ailemizden, sevdiklerimizden ayrı geçirerek, Karadeniz turuna katıldık.
Nereden nasıl başlasam bu tarifi olmayan turu anlatmaya.
İlk başta tura katılıp katılmamakta epey tereddütlüydüm, ben gelmesem diyordum...
İyiki de öyle bir karar almamışım :)
Aylar sonra geçirdiğim en huzur dolu, çok farklı ve eğlenceli günlerdi..
Öncelikle, Anı Tur'a böyle bir tur düzenledikleri için çok teşekkür etmek istiyorum.
Konaklamak için seçilen 1-2 otel hariç, dört dörtlük bir turdu.
Geçen sene de Gap turuna katılmıştık, ondan da çok memnun kalmıştık ama Karadeniz'in muhteşem doğasından mıdır bilinmez, bu tur hiç ama hiç bitmesin istedim.
3000'e yakın kilometre yol yapıp, bir kez olsun ne yoldan ne de diğer şeylerden sıkılmadık.
Enerjisi çok yüksek bir tur grubumuz vardı bir de.
Herkes şahsına münhasır olduğu için, rengarenkti :)
Karadeniz...
Senelerdir methini duymak ya da fotoğraflarına bakmakla olmuyormuş.
Seni, yerinde yaşamak gerekiyormuş.
Tatil ve ruhsal olarak dinlenme kavramlarının sadece Akdeniz ya da Ege bölgelerinde otellerde olmadığını öyle bir ıspatladı ki bu tur, bir daha otellerde tatil yapası bırakmadı insanda :)
Bir ara ciddi ciddi kafaya bile koydum, bırakın beni burda bir yaylaya, ben gitmem Ankara'ya dedim :)
Kelimenin tam anlamıyla kaybettim kendimi, fotoğraf makinem sabah otelden çıktıktan akşam otele varıncaya kadar boynumdaydı.
Ee hali ile 1000'e yakın fotoğraf çekmişim :)
Hepsini nasıl düzenleyeceğim, bu muntazam geziyi sizlere nasıl aktaracağım inanın hala bilmiyorum.
Ayrıca, sosyal ağlardan artık en aktif olarak İnstagramı kullandığım için, orada çoğu kez naklen yayın yaptım gezi boyunca, buarada takip etmek isteyenler için duyurulur ;)
Blogda sessiz kaldığım dönemlerde aslında sosyal ağlarda epey aktifim artık.:)
Kendimi bu konuda da aştım anlayacağınız o ki :)
Şimdi gelelim geziyi aktarmaya...
6 günlük bir gezi..
Gün gün aktarıp, sizi sıkmak istemiyorum açıkçası.
Normalde gezi yazılarını ya da bir yeri anlatırken mutlaka oralar hakkında çokça bilgi vermeye çalışırım ama öyle sayısız, uçsuz bucaksız yerler gördük ki, günlerce yazsam bitiremem..
Ama sizi sıkmamak adına iki sefere bölerek anlatmaya ve mümkün olduğunca az yazı, bol fotoğraf yayınlamaya çalışacağım.
Ama şunu baştan belirtmeliyim ki, istersem ben tüm geziyi video şeklinde anlatayım, yine de oranın o muhteşemliğini asla anlatamayacak.
İmkanınız varsa, mutlaka bir gün bu turlardan birine katılmanızı ve bu güzelliği yaşamanızı tavsiye ederim...
İstanbul'dan yola çıkan Anı Tur kafilesi, Ankara'dan bizleri ve diğer yolcuları alarak Karadeniz turuna başlamış olduk...
İlk durağımız Kastamonu...
Nasrullah Kadı Cami'ni ziyaret ettikten sonra Kurtuluş savaşındaki halk kahramanlarından biri olan Şerife Bacı Anıtını gördükten sonra yolumuza devam ettik...
İkinci durağımız, Sinop ve elbetteki görülmeden asla geçilmeyecek, Eski Sinop Cezaevi...
Hayatımda ilk kez bir cezaevi gördüm ve Rabbim düşmanıma bile göstermesin, doğru yolundan ayırmasın, kimseyi düşürmesin.. :(
Her yeri acı ve hüzün kokan, tüyleri ürperten bir yer...
Bir sonraki durağımız Samsundu.
Dönüş yolunda daha detaylı gezeriz diye sadece Atatürk heykelini gördük.
Fakat dönüş yolunda Samsun'u sel aldığı için, gezemedik ne yazık ki...
Geceyi Ordu'da geçirdikten sonra sabah ilk işimiz Boztepe'ye çıkıp, bu eşsiz manzarayı seyredip, bolca fotoğraf çektik...
Daha son ver elini Trabzon :)
İlk önce soldaki fotoğrafta gördüğünüz Atatürk Köşkünü ziyaret ettik.
Sonra, sağdaki fotoğrafta gördüğünüz Ayasofya Müzesini gezdik...
Vee, en heyecanla beklediğim yerlerden biri; Sümela Manastırı...
İnanın, Karadeniz'in hiç bir yeri, fotoğraflarda görüldüğü gibi değil.
Her gördüğünüz, sizi ayrı mest ediyor.
Sümena Manastırının da ihtişamı dudak uçuklatan cinstendi gerçekten...
Gece Trabzon'da konakladıktan sonra ertesi gün Karadeniz'in simgelerinden biri olan çayın işlendiği, çay fabrikasına gidiyoruz ve hayatımdaki en hakiki çayı yudumlarken, bir yandan da çay hakkında çok güzel bilgiler öğreniyoruz.
Vee, meşhur Fırtına Deresi...
İnanın bana fotoğraflarla anlatılacak gibi değil o ruha gıda gibi olan yeri ifade etmek...
Ayrıca, rafting yapıp yapmama konusunda grupça epey kararsız kaldık ama sonradan yapma kararı aldığımızda da vaktimiz kalmadığı için ne yazık ki yapamamıştık :(
Bugünlük bu kadar...
Daha ne enfes yerler var..
Ama gezimizin 2.serisinde İnşaAllah.
Gerçi bu birinci seriyi bile anlatmak için günlerdir ancak fırsat bulabildim.
İnşaAllah diğeri için arayı çok açmam diye dua ediyorum.
Huzur ve sağlık dolu günler diliyorum efendim.
Sevgi, selam ve muhabbetlerimle...
No comments:
Post a Comment