Emre Kongar
John Perkins, yıllarca istihbarat örgütleriyle bağlantılı bir stratejik-ekonomik danışma şirketinde baş ekonomist olarak çalışmış. Bir süre sonra çokuluslu şirketlerin ve istihbarat örgütlerinin dünya ülkelerini nasıl sömürdüğünü gördüğü için, vicdanı isyan etmiş ve oturmuş bir kitap yazmış. Yazdığı kitap, şok doktrini yönteminin ekonomik alanda nasıl işlediğini gösteriyor. Perkins, yazdığı kitapta özet olarak şunları söylüyor:
"Ekonomi tetikçisi olarak amacımız küresel bir imparatorluk kurmaktır. Bizler, diğer ülkeleri, şirketlerimizin, hükümetimizin, bankalarımızın, kısacası şirketokrasi diye adlandırdığım kurumsal yapının kölesi haline getirmek için uluslararası finans kuruluşlarını kullanan elit bir grubuz.
Mafya gibi, ekonomi tetikçileri de görünüşte bazı iyilikler yapar:
Elektrik santralleri, otoyollar, limanlar, havaalanları, teknoparklar gibi altyapı hizmetleri için borç sağlarlar. Bu borçların önkoşulu, bütün bu projelerin Amerikan inşaat ve mühendislik firmaları tarafından gerçekleştirilmesidir. Aslında paranın çoğu Amerika'yı hiç terk etmez. Sadece Washington'daki bankalardan New York, Houston veya San Francisco'daki mühendislik firmalarına aktarılır. Verilen kredi hiç vakit geçirmeden şirketokrasi üyesi şirketlere -kreditörlere- döndüğü halde, borçlu ülkenin anaparayı ve faizin tamamını ödemesini isteriz. Eğer ekonomi tetikçisi çok başarılı ise borç tutarı çok büyük olur ve borçlu ülke birkaç yıl sonra ödemeleri aksatmaya başlar. İşte o zaman biz de mafya gibi bu borcun diyetini isteriz. Birleşmiş Milletler'de Amerika'nın isteği doğrultusunda oy vermek ya da askeri üs kurmak veya petrol gibi değerli kaynaklara el koymak şeklinde olabilir bu diyet. Buna rağmen borçlunun borcu devam eder. Böylece küresel imparatorluğumuza bir ülke daha eklenmiş olur."
"2004 itibariyle Üçüncü Dünya ülkelerinin borç toplamı 2,5 trilyon dolara, yıllık faiz ödemeleri de 3,75 milyar dolara yükselmiştir. Bu tutar, tüm Üçüncü Dünya ülkelerinin sağlık ve eğitim harcamaları toplamından fazladır. Aldıkları dış yardımın da 20 katıdır. Yine bu ülkelerde nüfusun en üst %1'i, ülkelerinin mali kaynaklarının ve gayrimenkullerinin %70 ila %90'ına sahiptir.
Bu çağdaş şirketokrasi imparatorluğunun gücü, etkisi ve sinsiliği, Roma ordularını, Orta ve Güney Amerika'yı fetheden İspanyol konkistadorlarını, 18-19'uncu yüzyılın Avrupalı sömürgecilerini çok geride bırakır.
Biz ekonomi tetikçileri kurnazızdır. Bizler tarihten ders aldık. Kılıç taşımayız, zırh-üniforma giymeyiz.
Ekvador, Nijerya, Endonezya gibi ülkelerde yerli öğretmenler veya esnaf gibi giyiniriz. Washington ve Paris'te bürokratlara ve bankerlere benzeriz, proje mahallerini gezer, yoksul köyleri dolaşırız. Yerel basında ne kadar hayırlı işler yaptığımızdan söz ederiz. Yasadışı bir şeye tevessül ettiğimiz pek nadirdir. Zira sistem aldatmacaya dayansa da tanım olarak yasaldır."
No comments:
Post a Comment