Şehirlerle alıp veremediğim var evet.. Hep belirli bir ideolojim olurdu kentlere dair eskiden beri, ama en çok dünya üzerinde gerçek örnekler gördükçe sorgular oldum tüm beklentilerimi..
Şehirleri muhatap almam da bundan olsa gerek... Sunduğu olanakları, yaşattığı duyguları, sağladığı ortamları hep o şehrin enerjisine, gelişmişliğine, kültürel birikimine bağlar oldum. İnsanları kötüyse; şehrin yapısının bozuk olduğundan, herkes sinirliyse; sahip olduğu olumsuz hava koşullarından hesap sordum.
Boston'da çektiğim bu kareler de bu duruma bir ispat niteliğinde bana göre.. Hiç tanımadığım insanlarla durduk yere bir anda çok mutlu mesut konuşabildiğim, sohbetimiz bitip arkamızı döndüğümüzde içimden "yarın yine buluşsak" duygusunu yaşadığım durumların sık olması, mutlu insanların yaşadığı kentin hem suyu, hem yeşili hem de gelişmişliğinin bir arada olduğunun bir açıklaması mıdır acaba?
Ne dersiniz?.
*Fotoğraflar: Gökçen Gökyer
No comments:
Post a Comment