Saturday, August 31, 2013

Mutlu







mutlu 1Taa 16 Ağustos'ta Placebo konserine gittim ama hala size konseri anlatamadım. Günlerdir yazdıklarınızı okuyamadım. Bu kayıp blogger hallerimin tek bir nedeni var. AKRABALAR. Evde bildiğin 10 kişi kalıyoruz ve ben bilgisayarı bile açamıyorum. Şu an herkes içerde film izlerken ben de size bu yazıyı yazıyorum.

***

Placebo
konseri çok güzeldi ama şöyle çok güzeldi. 4 sene önceki konseri bin kat daha güzeldi. Ben Brian'a aşık olduğum için bu konser de bana çok güzel geldi. Fakat objektif bakarsam daha güzel olabilirdi.

Ne biliyim en azından bizimle bir iki cümle de olsa konuşabilirdi. O konuşurken bizim de ağzımızın suyu akabilirdi. Ne biliyim bi I Know çalabilirdi. O şarkıyı dinlerken bizi kendimizden geçirebilirdi. Ama yine de Runnig Up That Hill'li konser çok güzeldi!

***

Bu aralar yas tutuyorum. Çünkü Friends bitti! Koskoca 10 sezon nası biter ya? Bitti işte. Güzelim dizi bitti. Keşke hiç izlememiş olsaydım da şu an izlemeye başlasaydım gibi 'keşke'ler. Diziyi hiç izlememiş olanların yerinde olmayı istemeler... Friends'i izlemeyenler hemen izlesin! Sonra da gelip bana teşekkür etsin :)

***






Şimdi Friends bitti diye üzgün olabilirim ama genel olarak çok iyiyim. Böyle bildiğin mutluyum. Yani ya da dur bi düşüniyim? Evet evet mutluyum. Kalabalık akrabalı günlere rağmen mutluyum. Mesela mutsuzken de her şey aynıydı ama günler öyle geçiyodu. Yapıcak bi şey yoktu ve beklemek lazımdı. Beklerken neden moral bozalımdı? Madem beklemekten başka yapıcak bi şey yoktu, o zaman mutlu olalımdı. Kendi kendini motive etmede son nokta!

***




Geçen gün annemle babamın 29. evlilik yıldönümüydü.

Mia: Aaa bunun 10 yılı kavgayla geçtiyse, siz 19 yıllık evlisiniiiizzz ihihih (sorsan şaka yaptı)

Annem: Ona bakarsak 19 yılı kavgalı geçti.....






Dannnnnnnnnnnnnnnnnnnnnn!






Biz buna güldük ama acaba ağlanıcak bi hâl miydi???

***






Bu aralar babam kendine biraz fazla bakıyor. Sürekli traş olup, sürekli parfüm kullanıyor. Belki de bu yaptıkları normal şeyler ama eskiye göre daha fazla yapınca bizim de gözümüze battı ve hemen anneme şikayet durumları..



Mia:
Anne annee... Bi haber daha. Babam bugün kendine gömlek almııııışşşşşşşş!


Annem: Ben aldım.........






Dannnnnnnnnnnnnnnnnnnnnnnnnnn! 






İşte günahını almak böyle bi şeydi.

***






Niteliksiz Bilgi: Mavi Boncuk filminin sonunda Münir Özkul'lu, Metin Akpınar'lı, Kemal Sunal'lı... o muhteşem kadro külüstür arabalarının plakasını satıp, o parayla da kendi gazinolarını açıyorlar ya hani, hah işte aslında gerçek finali öyle değilmiş. 




Meğersem Mavi Boncuk filmi kitaptan uyarlamaymış ve kitabın sonunda o yarı akıllı - yarı deli grup gazino değil, randevu evi açmışlar ve Emel Sayın'ın oynadığı roldeki kadını da randevu evinin başına koymuşlar.

Ayrıca Emel Sayın yerine Adile Naşit'i oynatıcaklarmış, çünkü kitaptaki kadın karakter yaşlıymış. Ama sonra Adile Naşit'i kaçırmak pek ilgi çekmez diye düşünüp Emel Sayın'ı kaçıralım demişler ve kitabı tamamen değiştirmişler. Çok da güzel yapmışlar!






Şimdi bunu bize niye anlattın Mia yaaa.... diyebilirsiniz ama bence garip ve güzel bi bilgiydi. Paylaşmaşmak istediiiim ve pay laş tımm.. :)

***




Bu da şarkı. (Yahu Nil'i nasıl sevmiyosunuz aklım almıyo. Hadi sevmiyosunuz, peki nası nefret ediyosunuz?)


No comments:

Post a Comment