Wednesday, February 26, 2014

33. Hafta Deliksiz Uyku Nasıl Bir Şeydi?



33. haftalık hamileden selamlar blog! 






Sahi deliksiz uyumak nasıl bir şeydi hatırlamaya çalışıyorum ama olmuyor.


Gece en az iki kere tuvalete git, arada uyumaya çalış, dön dur derken hiç uyuyamıyorum.


Gitmeyecek olsam bile hap içmek için uyanmak durumundayım; çünkü bu tiroid hapı aç karna, kahvaltıdan en az yarım saat önce içiliyor. Eee sabahları uyanıp aman hapımı içeyim, keyifle hazırlanayım yarım saat geçmiş olur zaten diyemeyeceğim için saat beş, altı gibi artık ne ara uyanırsam hapı içip 6.30'a kadar uyumaya çalışıyorum. 






Sola dönüyorum, 10 dk. sonra sıkılıyorum, sağa döneyim derken 10 dk. geçiyor zaten. Döndükten sonra o tarafta da 20-30 dakika yatıp yine dönme ihtiyacı hissediyorum, böyle sabaha kadar devam ediyoruz.










Giyecek çok alternatif olmadığı için seçim yapmak zor olmuyor. Makyaj yapan bir insan zaten değildim, onu da geç, azıcık saçı başı düzeltince hazır oluyorum.














33. hafta itibariyle göbeğimden aşağısıyla irtibatı kestim. Akşam eşim hani benim oğlum diye severken, oha göbeğinin altı ne biçim çatlamış harita gibi dedi, moralim bozuldu. Niye ağlıyorum sanıyorsun ben çatlamış diyorum inanmıyorsun nidaları eşliğinde birkaç dakikadan sonra sakinleştim. Görmüyordum, mutlu mesut yaşıyordum ben ne güzel, ne vardı sanki hatırlatacak. Gerçi çatlaklar göbeğe doğru çıkarak zorla kendilerini göstermeye çalışıyorlar. Yine içim rahat etmedi, aynada zar zor baktım; çok da bir şey yokmuş eski halinde duruyorlar şimdilik de benim artık umudum kalmadı. O kadar kremlen, yağlan bir işe yaramasın! Aslında onları sürmesem daha çok olurdu belki; çünkü daha 3. ayda kızarıklıklar başladı bende.














Sonracıma çene bölgemde ciddi koyulaşmalar var. Allah vergisi pürüzsüz bir cildim olduğu için bugüne kadar sivilceyle bilmem neyle uğraşan hemcinslerime çok da anlamadan bakardım; insan ayna karşısında nasıl bu kadar vakit geçirir derdim; bir dertleri varmış ki yapıyorlarmış.  Bünye de kreme, bakım ürünü kullanmaya,  o ürünlere para vermeye alışmamış, hamileyken de öyle kafana göre her şeyi kullanamazsın şimdilik bekliyoruz. Doğumdan sonra kendiliğinden geçer diyorlar bakalım. Aynısını boynumda çıkan pürüzler için de umuyorum.






Bu THS da canımı sıkmaya başladı. Zaten bir şey olacağı varsa olmuştur şimdiye kadar. Böyle düşündükçe daha kötü oldum. Hamileliğin ilk haftalarında kan testi yapılıyor, sonra şeker testine kadar bir şey yapılmıyor.  İkili test, üçlü test tonla şey var; ama normal değerlere bakılmıyor. Bir daha hamile olursam her ay gidip normal demire, hormanlara falan bakan kan testi yaptıracağım.   Zaten bu ikili, üçlü test biraz gereksiz geliyor. Eee risk varsa ne yapacağız?






Endokrin doktoru çok rahattı, 3lü değerler sizi, bebeği olumsuz etkileyecek şeyler değil, bir sürü kadın hiç kontrol edilmediği için haberi bile olmuyor, bir etkisi de olmuyor falan filan dedi.  İyi bari!






Sonunda oğluma yatak aldık!


Ben ve eşim artık park yatak konusunda baya ikna olmuştuk ki, annem illa mobilya alın diye diretince iyi madem dedik. Baştan beri gönlüm mobilyadan yanaydı zaten de acaba park yatak mı olsa diye aklımın bir köşesini de kurcalıyordu sürekli.   Gerçi bana yine bir park yatak da alacağız gibi geliyor ya bekleyip göreceğiz.






Cuma günü bir arkadaşın Ulus Konya sokakta bir sürü uygun fiyatlı bebek mağazası var tavsiyesi üzerine gittik, o kadar da çok dükkan yokmuş. Üç dükkan gördük biz. İlkine girdik bu beşiği beğendik hemen. Gelmişken diğerlerine de bakalım adet  yerini bulsun diyerek baktık. İkincisinde daha uygun fiyatlı olanlar da vardı; ancak malzeme farklı tabi. Sunta, mdf, yok boyası falan fark ediyor. Bir de ikinci dükkanda çalışan genç çocuk sürekli abla bak bunlar boya, bunlar kaplama falan filan diye bir sürü muhabbet etti. Yahu kaplama da o cartlak yeşil, pembe şeyleri  neyle boyuyorlar peki? Üçüncü dükkandaki adamın yenge boyasız diyen yalan söyler demesiyle hıı tamam dedik. Boyasız diye bir şey yok, önemli olan nasıl boya kullanıldığı.










33 hafta deliksiz uyku nasil bir seydi 1










Her alışverişimizde olduğu gibi dönüp dolaşıp ilk beğendiğimizi aldık. Dün getirip iki dakikada kurdular. İkea'nın klasik modellerini de beğeniyordum ben aslında; ama onlarda sallanma, çekmece gibi özellikler yok.  Sallamadan uyutmayı planlasak da ne kadar mümkün olacak bilemediğimizden aman azıcık sallanıversin diyerek bu modeli beğendik. Yatağımızla gardobun arasına yerleştirdik ay çok cici oldu falan filan derken; akşam yatınca dank etti ki böyle durduğunda ben o kenarından görünen yeşil kısımda yatarken hiç bir şey göremiyorum ki! Bir süre aman canım ağlarsa duyarım, millet ayrı odada yatırıyor bir şey mi oluyor diye kendimi avuttum; ama olmadı!  İlk başta önündeki asansörlü kısmı çıkarıp yatağa dayamayı düşünmüştük; ama o zaman da çekmecelerini kullanamayız. Diğer tarafı mı yanaştırsak dedik, ama bütün modeller aynı, çekmeceli taraf çıkıyor, arka tarafı sabit. 


Ben en son aman olmadı kocamı yataktan def edip, Oğuzalp'i hamile yastığının ortasında yatırırım ki gibi bir çözüm buldum. Nasıl ama? 




Neyse ki odanın ortasında da azıcık boş alan var. En kötü ihtimal ortaya bir yere alırız.  



Sıra geldi kıyafetleri yıkayıp hazırlamaya. Dün bir posta yıkadım; aman yarabbim yıkarken içim gidiyordu. Kıyafetlerinde deterjan kalır mı, iyi durulanır mı, çeker mi, rengi nolur, kaç derecede yıkasam derken çocuğu doğurmaya yaklaştım. Eskilerden yünlü bir battaniye vardı çok kalın. Onunla bir iki kadife tulumu yıkadım, kıyefetlerin üzerine battaniyeden çıkan tüyler bulaşmış. Hani böyle plastik gibi şeffaf renkli tüyler çıkıyor ya, işte onlardan. Anne ya, bu ne biçim battaniye diye saya saya tulumlardan tüy ayıkladım. Bir daha pamuklu olmayan bir şeyi kullanırsam. 




Bu yazıyı yazarken hala uyukluyorum. Gece uyuyama, gündüz sürekli uyukla. 



Bundan sonraki birkaç yıl böyle yaşayacağım için alışsam iyi olacak






















No comments:

Post a Comment